Çocuğunuzun başarılı olmasını istiyorsunuz. Onun güçlü, ayakları yere basan, hayatta kendini var edebilen biri olması en büyük dileğiniz. Bu istek doğal ve anlaşılır. Ancak bazen bu iyi niyetli isteklerin altında, farkında olunmayan bir kaygı gizlenir. Ve bu kaygı – söylenmeyen sözlerle, bakışlarla, hatta sessizlikle – çocuğa geçer.
Peki çocuklara kaygıyı aktarmadan onları başarıya yönlendirmek mümkün mü? Bu soruya yanıt verebilmek için önce ebeveyn kaygısının kaynağını, ardından çocuk üzerindeki etkilerini ve son olarak kaygı yerine neyin inşa edilebileceğini anlamamız gerekiyor.
Başarı Arzusu mu, Kaygı mı?
Başarıya dair beklentiler çoğu zaman geçmişin izlerini taşır. Kendi çocukluğumuzda duyduğumuz eleştiriler, eksik bırakılmış destekler ya da "başarılı olursan sevilirsin" mesajları… Zamanla içselleştirilir ve ebeveyn olduğumuzda, fark etmeden bu sesi biz de çocuklarımıza taşırız.
Freud’un da dediği gibi, "insan kendisini tanımadığı sürece başkasını da tanıyamaz." Kendi içsel çatışmalarını fark etmeyen bir ebeveyn, çocuğun bireyselliğine alan açmakta zorlanır. Bu durumda başarı teşviki, çocuğun değil ebeveynin ihtiyacına hizmet eder hâle gelir.
Kaygı Çocuğa Nasıl Geçer?
Çocuklar kelimelerden çok, duyguları ve beden dilini okurlar.
Siz bir ödevin başında "hadi yaparsın" derken ses tonunuzdaki gerginlik, çocuğa "yapmazsam annem mutsuz olur" mesajını verir.
Siz "önemli değil" dediğinizde, gözleriniz başka bir şey söylüyorsa çocuk buna odaklanır. İşte bu da onun dünyasında başarıyı bir zorunluluk, sevilmenin koşulu gibi algılamasına neden olur.
Bu tür dinamikler, çocuğun içsel motivasyonunu zayıflatır. Çünkü bir işi başarmak için değil, korkmamak için, terk edilmemek için, değerli hissedebilmek için yapmaya başlar. Bu da ileride kaygı bozukluklarına, özgüven sorunlarına ve tükenmişliğe neden olabilir.
Peki Ne Yapabiliriz?
1. Kendi Kaygınızı Tanıyın:
Önce siz kendi başarı algınızı ve kaygılarınızı gözden geçirin. Başarısızlığı nasıl tanımlıyorsunuz? Siz ne zaman sevilmiş hissediyordunuz?
2. Süreci Övün, Sonucu Değil:
“Aferin, 100 almışsın” yerine “Bu sınav için çok çalıştığını fark ettim, emek vermen çok değerliydi” demeyi deneyin. Bu çocuğun çabayı anlamlandırmasını sağlar.
3. Başarısızlığa Alan Açın:
Her çocuk hata yapar. Hataların gelişim için bir araç olduğunu kabul etmek, çocuğun kendine güvenmesini sağlar. “Bu olmadı ama denediğin için çok memnunum” gibi bir cümle, başarıdan çok daha kalıcı bir kazanım sağlar.
4. Kıyaslamaktan Kaçının:
Başkalarıyla kıyaslanan çocuk, kendi iç sesine yabancılaşır. Kiminle yarıştığını unutup sadece ‘yeterli olma’ telaşına kapılır.
5. Dinleyin, Yorum Yapmadan:
Çocuğunuz başarısızlıkla karşılaştığında hemen çözüm sunmayın. “Nasıl hissettin?” diye sorun. Sadece bu bile çocuğun iç dünyasını anlamanıza büyük katkı sağlar.
Sonuç Yerine: Başarıya Alan Açmak
Kaygısız bir ebeveynlik mümkün değil; çünkü ebeveyn olmak zaten bir endişe taşıma hâlidir. Ancak bu kaygının farkında olup onu çocuğa aktarmadan, çocuğun kendi yollarını bulmasına alan açmak mümkündür.
Çocuklar, kendileri için bir şeyler başardıklarında gelişir. Başkalarını mutlu etmek için değil, kendi merakları, tutkuları ve hedefleri için harekete geçtiklerinde gerçek anlamda büyürler.
Ve bazen, bir çocuğun başarılı olmasında en büyük katkı, onun kaygı duymadan hata yapmasına izin veren bir ebeveynin varlığıdır.
👉 Şimdi Randevu Alın
https://www.otrapsikoloji.com/iletisim