Çocukluk Sevgisi Yetişkin İlişkilerini Nasıl Şekillendirir?

OTRA Psikoloji

Birçok yetişkin, ilişkilerinde aynı döngülerin içinde sıkıştığını fark eder: Bir türlü yeterince sevilmediğini hissetmek, sürekli onay aramak ya da tam tersi, yakınlık kurmaktan kaçınmak. Bu döngüler, çoğu zaman bugünün ilişkilerinden değil, çocuklukta deneyimlenen sevginin biçiminden kök alır. Peki, çocuklukta aldığımız — ya da alamadığımız — sevgi, yetişkin ilişkilerimizi nasıl şekillendirir?

Koşullu Sevginin Gölgesi

Çocuklukta sevgi, çoğu zaman bir ödül gibi sunulur: “Söz dinlersen seni severim”, “Başarılı olursan gurur duyarım.” Bu koşullu sevgi anlayışı, çocuğa ‘olduğu gibi değil, yaptığıyla seviliyor’ mesajını verir. Yetişkinlikte ise bu, partnerinden onay bekleyen, sürekli “yetiyor muyum?” diye sorgulayan bir bağlanma biçimine dönüşebilir. Sevgi, bir rahatlama değil, bir sınav haline gelir.

Bağlanma Kalıplarının Sessiz Mirası

Güvenli bağlanan çocuklar, duygularını ifade edebilecekleri bir ortamda büyürler; bu da ileride sağlıklı sınırlar ve açık iletişim anlamına gelir.

Ancak kaygılı bağlanma geliştiren bireyler, sevgiyi kaybetme korkusuyla yapışkan davranışlar sergileyebilir; kaçıngan bağlanma yaşayanlarsa duygusal yakınlığı tehdit olarak algılar. Her iki durumda da ilişki, bir sevgi alışverişinden çok bir savunma mekanizması halini alır.

Sevgi ile Güven Arasındaki İnce Çizgi

Birçok insan, çocuklukta duygusal olarak ulaşılmaz ebeveynlerle büyümüştür. Bu durum, yetişkinlikte “yakınlık” ile “incinme”yi birbirine karıştırmaya neden olur.

Kişi, sevilmeyi ister ama sevgiyi tehdit olarak algılar; biri yaklaştığında savunmaya geçer, biri uzaklaştığında panikler. Bu ikilem, çocukken öğrenilen “sevgiye dikkat et, canın yanabilir” inancının bir yansımasıdır.

Psikodinamik Perspektif: İçsel İlişki Tekrarı

Psikodinamik açıdan, yetişkin ilişkilerimizde ebeveyn figürleriyle kurduğumuz içsel ilişkileri tekrar ederiz.
Bir çocuk, eleştirel bir ebeveyni memnun etmek için sürekli çabaladıysa, yetişkin olduğunda da benzer şekilde sevgiyi “hak etmek” zorunda olduğunu hisseder. Bu bilinçdışı tekrarlar, “neden hep aynı tür insanları çekiyorum?” sorusunun ardındaki görünmez senaryolardır.

Kendini ve Karşısındakini Görmeyi Öğrenmek

Sağlıklı bir ilişki, geçmişteki boşlukları partnerin doldurmasıyla değil, bireyin kendi ihtiyaçlarını fark edip sahiplenmesiyle başlar.

Kendini tanımak, geçmişin sevgisini onarmak gibidir: Artık bir çocuk gibi sevgi beklemeden, yetişkin bir benlikten sevmeyi ve sevilmeyi öğrenmek.

Ne Zaman Yardım Almak Gerekir?

Eğer ilişkilerinizde sürekli aynı çatışmaları yaşıyor, terk edilme korkusuyla ya da duygusal uzaklıkla mücadele ediyorsanız; bu durum çocuklukta şekillenmiş bağlanma örüntülerinizle ilgili olabilir.
Terapi, bu örüntüleri fark etmek, içsel çocuğunuzla yeniden bağlantı kurmak ve daha güvenli ilişkiler kurabilmek için güçlü bir süreçtir.

Sevgi, yalnızca geçmişin yankısı değildir; onu yeniden tanımlamak elimizdedir.
Gerçek yakınlık, başkasına değil, önce kendine yaklaşmakla başlar.

👉 Şimdi Randevu Alın

https://www.otrapsikoloji.com/iletisim

Hemen seansa başla!