Aynaya baktığınızda tanıdık bir yüz görürsünüz; çoğu zaman daha “siz” gibi hissettirir. Aynı yüz, fotoğraf karesinde yabancı ve hatta bazen beğenmediğiniz birine dönüşebilir.
Aynadaki Benlik
Aynalar bize aslında ters çevrilmiş bir görüntü sunar. Yani başkalarının gördüğü yüz değil, simetrisi bozulmuş halimizle karşılaşırız. Fakat yıllar boyunca bu yansıma ile o kadar çok haşır neşir oluruz ki, beynimiz için “normal” olan görüntü aynadaki halimiz haline gelir. Bu yüzden aynadaki yansıma bize daha tanıdık ve daha hoş gelir.
Bir diğer etken de kontrol duygusudur. Aynaya bakarken yüz ifadelerimizi, gülüşümüzü veya açımızı anında değiştirebiliriz. Bu, algımızı yönetebildiğimiz hissini güçlendirir. Fotoğraf ise donmuş bir andır; kontrol bizden çıkar ve kendimizi daha yabancı görürüz.
Fotoğraflarda Yabancılaşma
Fotoğraf makineleri veya telefon kameraları, yüzümüzü farklı açılardan yakalar. Işık, gölge, lens açısı, çözünürlük… Bunların hepsi görüntüyü etkiler. Ancak asıl mesele, beynimizin alışık olmadığı bir “bakış açısı”yla yüzleşmemizdir.
Fotoğrafta gördüğümüz şey, aslında başkalarının gördüğü halimize daha yakın olsa da bize yabancı gelir. Bu yabancılık, “ben böyle görünmüyorum ki” düşüncesini doğurur.
Lacan’ın Ayna Evresi
Psikanalist Jacques Lacan, benlik algısının oluşumunda aynanın kritik rolünü vurgular. Ona göre bebek, 6–18 ay arasında ilk kez aynada kendini bütün bir varlık olarak görür. İşte bu deneyim “ayna evresi”dir.
Ayna, çocuğa kendi bedeninin sınırlarını ve bütünlüğünü tanıtır; ama aynı zamanda bir yabancılaşmanın da başlangıcıdır. Çünkü gördüğü imge, gerçek bedeninden farklıdır. Lacan’a göre yetişkinlikte aynaya bakışımız ya da fotoğraftaki kendimizi “yabancı” hissetmemiz, bu erken deneyimin izlerini taşır.
Kısacası, aynadaki benlik tanıdıktır çünkü çocukluktan itibaren kimliğimizin bir parçası hâline gelmiştir; fotoğraftaki benlik ise aynı yabancılaşmayı yeniden hatırlatır.
Aslında aynadaki siz, fotoğraftaki siz ve başkalarının gördüğü siz—hepsi aynı bütünün farklı yüzleridir. Açılar, ışık ve perspektif sadece küçük oyunlardır.
Benlik algısını sağlıklı kılmanın yolu, tek bir imgeye saplanmamak ve farklı yansımaları kendi gerçekliğimizin parçaları olarak kabul etmektir. Özşefkat, burada en önemli dengeleyicidir. Önemli olan, bu farkları “kusur” değil, kendimizi görmenin farklı yolları olarak anlamlandırabilmektir.
👉 Şimdi Randevu Alın