OTRA Psikoloji

İnsanlar sıklıkla dizilerde, filmlerde, kitaplarda hatta gerçek hayatta bile kötü olarak etiketlenmiş karakterlere ilgi duyar. Bu ilgi, sevgi ve özdeşleşmenin ardında bilinçli veya bilinçsiz birçok psikolojik neden olabilir. Kötü karakterler genellikle karizmatik, kompleks, sınır tanımayan, sıradışı veya bastırılmış arzularımızla örtüşen figürlerdir.

Freud’a göre kişilik yapımız id, ego ve süperegodan oluşur. Kötü karakterler genellikle toplumun baskıladığı ve hor gördüğü idin; saldırganlık, şehvet ve güç arzumuzun bilinçdışından bilişsel sahnemize çıkmış halidir. Freud aynı zamanda kabul edilemez dürtülerimizin sosyal olarak kabul edilebilir yollarla dışavurulduğunu savunur. Bu bağlamda ilgi duyduğumuz ve benimsediğimiz kötü karakterler bahsedilen dürtülerimizin canlandırılmasına zemin hazırlayabilir.

Kötü karakterler belirli sanat eserlerinde, iyinin temsili olan ana karakterlerin bir şey başarmalarının neticesi olarak var olduklarından kötülük kavramı sığ ve akla ilk gelen düzlemde anlamlandırılabilir. Bu durum iyi olarak adlandırılanın yüceltilmesi ve kötünün aşağılanmasını doğurur. Psikanalitik anlamda süperegonun daha da kuralcılığa tabi tutulmasını sağlar.

Ancak toplumumuzda gerçekliğini koruyabilen karakterler de bulunmaktadır. Bu özdeşleşmiş kötülerin bir kısmı bireyin karakter inşasında önemli bir etkenken yıkıma da sebebiyet verecek potansiyele sahip olabilir. Bu toplumdan dışlanmış karakterlerin bazılarına psikanalitik-dinamik bir çerçeveden bakacağız:

* Joker idin mutlak zaferidir. Saldırganlık, aşağılanma, cinsellik, ölüm arzusu gibi dürtülerin hiçbiri onda bastırılmaz. İzleyici için Joker’i izlemek kendi bastırdığı dürtüleri güvenli bir mesafeden yaşamak demektir. Joker, toplumun dayattığı süperego kurallarını yıkar. Bu özgürlük fantezisi bastırılmış birey için izlemesi son derece keyifli bir içerik haline gelir..

* Hannibal Lecter’da ise id düzeyinde şiddet süperego düzeyinde entelektüel zarafetle birleşir. Hannibal’ın dürtüsel olarak insan yemesi, içgüdüsel saldırganlık ve libidinal motiflerin birleşimini temsil eder. Hannibal’da klasikleşmiş süperego oluşumu yoktur. Toplumsal kısıtlamalardan bağımsız saf haz alır. Ayrıca Lacan’ın büyük öteki olarak adlandırdığı toplumsal düzenin dilini ve yasalarını ihlâl ederek tanrısal bir konuma erişir. Otoritenin yerini kendi varlığıyla değiştirir.

* Patrick Bateman bastırılmış kapitalist arzuların karikatürleşmiş halidir. Bazı izleyiciler onun her şeyi yapabilen, hiçbir sonuçla karşılaşmayan kişiliğine hayranlık duyar. Bu durum Freud’un çocukluk dönemi narsisizminde olan tümgüçlülük fantezisiyle ilişkilendirilebilir. Ayrıca Bateman’ın kimliği, Lacanyen anlayışta ayna evresinin varlığıyla da açıklanabilir. Sürekli kendini aynada izlemesi markalı kıyafetleriyle zihninde bir imaj oluşturur. Ancak bu imaj, içsel bir bütünlük vermez yalnızca sahte bir benlik inşaasının göstergesidir. Bateman’ın büyük ötekisi kapitalist sistemdir. Kuralları para, prestij, yüzeysel statü ve patriyarka çerçevesinde var olur. Cinayetlerini dahi bu sistemin fark etmediği bir boyutta deneyimler.


Kısaca kötü karakterleri sevmek bastırılmış dürtülerimizi, çocukluk fantezilerimizi, yıkıcı arzularımızı, özgürleşmemiş benliklerimizi güvenli bir şekilde yaşamak anlamına gelir. Kötü karakterlerin karanlığına duyduğumuz hayranlık aslında içimizdeki karanlığa şahit olma cesaretimizdir.



👉 Şimdi Randevu Alın
https://www.otrapsikoloji.com/iletisim

Hemen seansa başla!